Medeniyet
Kasım ayının 20’sinde dünyanın en genç devletine ve evlâd-ı Fâtihân diyarı, Murat Hüdâvendigâr yâdigârı Kosova’ya gittik. Başkent Priştina’da muhtelif ülkelerden elliyi aşkın gönüllü teşekkül temsilcisi ile İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB)’nin sekizinci konsey
[Devamını Oku]
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti yıkıldı ve Osmanlı’nın hâkim olduğu büyük İslâm coğrafyası, batılılar tarafından sömürge haline getirildi. Siyasî hâkimiyetin ardından materyalist batı zihniyeti yaygınlaştı, İslâmiyet aleyhinde fikirler arttı ve halk dinden uzaklaştı(rıldı). Müslüman
[Devamını Oku]
Çevresini ve dolayısıyla dünyayı kendisine verilmiş bir nimetler topluluğu olarak gören medeniyet anlayışımızda, arza en az müdâhale ile şehirler kurulmakta ve inşa edilmekteydi. Osmanlı İstanbul'unda inşa edilen evler, günümüzdeki evler gibi sonradan yere konmuş gibi
[Devamını Oku]
İnsan, yaratılanların içerisinde en aziz ve şerefli olandır, eşref-i mahlukattır. Var edenin varlığına hizmet etmek, diğer yaratılanlardan ayrılan özellikleriyle her şeyi var edeni tanıyıp, anlayıp taat ve ibadetle mukabele edecek mahiyettedir. Bir cihette talimgah olan
[Devamını Oku]
“Bir Ortaçağ zihniyetine yönelmenin, bu millete faydası yok mu dediniz Bayım?” Sahi, bu cümleyi, kavramsal ve kurumsal bir karşılığı da olan “Diyanet” kelimesi ile beraber mi telaffuz ettiniz. O halde; Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre
[Devamını Oku]
Usturlâb (astrolab), Arapça kökenli bir kelimedir ve “Yıldız tutan” anlamı taşımaktadır. Müslüman gökbilimci âlimlerin muhteşem dehâlarının ürünü bir icat olan usturlâb çok yönlü bir gök âletidir. Güneş ve yıldızların ufuk yüksekliğini ölçmek ve buna bağlı
[Devamını Oku]
Efendimiz (s.a.v) döneminde Sahâbe hanımlar tarafından yakılan hayır meşalesini, muhabbet ve gayretle taşıyan Selçuklu, Osmanlı kadınlarını şükran ve minnetle hatırlıyor, kendilerine Allah’tan rahmet diliyoruz. Ruhları şâd, mekânları cennet olsun… Âmin Peygamber Efendimiz (s.a.v) bir hadîsinde
[Devamını Oku]
Bu ferah ki bende görürsüz, yalnız bu kal’a fethine değildir. Akşemseddin gibi aziz, benim zamanımda olduğuna sevinirim. Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecekKerpetenlerle surun dişleri sökülecek!Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın?Fatih’in İstanbul’u fethettiği yaştasın!
[Devamını Oku]
Beyaz kefen altında arınıyor dünya. Kirlerini akıtıyor toprağa. En derinlere gömüyor kar sularıyla. Temizlik yapılıyor kutlu bir tören için. Buzlar yok ederken mikropları, kar temizliyor toprakları. Rüzgarlar havayı süpürürken bulutlar çeşme kuruyor göklerden… Hummalı bir
[Devamını Oku]
İstanbul’un özellikle Kasımpaşa, Büyükdere semtlerinde karşımıza çıkan Osmanlı yâdigarı çeşmelere baktığımızda, bazılarını diğerlerinden ayıran gemici işaretleri görürüz. Ömürleri yine bir su olan denizlerde geçen Kaptan-ı Deryâlar bu çeşmeleri, hem bir sadaka-i câriye olarak hem de
[Devamını Oku]
Fatih Sultan Mehmed döneminin en ünlü hekim ve cerrahlarından biri olan Sabuncuoğlu Şerefeddin, 1385 yılında şehzâdeler şehri Amasya’da doğmuştur. Dedesi Sabuncuoğlu Hacı İlyas Çelebi 1408-1421 yılları arasında ve babası Ali Çelebi 1421-1451 yılları arasında dönemin
[Devamını Oku]
Osmanlı Devleti 14. yüzyılın başında kurulmuş, 15. yüzyılda dünyanın süper gücü konumuna gelmiş 20. yüzyıla kadar dünya siyasetinin bir şekilde merkezinde kalmayı başarmıştır. Fethettiği ve sınırlarına dâhil ettiği her bölgede kendi idari yapısını kurmuş ve
[Devamını Oku]
Osmanlı mezar taşlarında üç önemli sanat göze çarpmaktadır. İnce taş işçiliği, yazı sanatı ve mezar taşı kitâbelerinde bulunan dînî ve edebî ifadeler. Yapı olarak mezar taşları birbirlerine benzer özellikler göstermektedir. Ana farklılık erkek ve kadın
[Devamını Oku]
İlâhi vahyin iki kapak arasında toplanmasından oluşan Mushafların süslenmesi, sanatkârların Rablerine olan sevgilerini saygılarını gösterme yollarından biri olarak VII. yy’ dan itibaren ortaya çıkmış ve XVII. yy’da Osmanlı sarayında zirvesine ulaşmıştır. Mushaflar, mânâ bütünlüğünün korunması,
[Devamını Oku]
Medeniyet köken itibariyle medine kelimesine dayanır. Medine ise lügatlerde, müdûn kökünden türemekle yeryüzünün yerleşmeye uygun ve kale yapılan her yerine verilen isim olmuştur. Bununla birlikte “şerefü’l-mekân bi’l-mekindir”. Yani mekânın şerefi orada yaşayanlardan gelir. Efendimiz (sav)
[Devamını Oku]
Kültür, milletleri birbirinden ayırt eden ortak ürünler toplamıdır. Kültür bir nevi kimliktir ve insan elinden çıkma ne varsa onu ihtiva eder. Kuşaktan kuşağa aktarılarak binlerce yıl boyunca sahiplenilen ortak bir mirastır. Hayatı anlama ve anlamlandırma
[Devamını Oku]
Kültür, batıdaki anlamlarıyla hayatın her tarafına yerleşmiş bir kelime. Çift sürüp ekip biçmek manasını içeren kelimeden başlayarak insanı zihni ve bedeni açıdan geliştirmek manasında her yerde yer bulmuştur kendisine. Kültür fizik hareketlerinden kültürlü genç olma
[Devamını Oku]
Kültür ve medeniyet kavramları kimi zaman aynı anlamda kullanılsa da aralarında bazı farklılıklar vardır. Mesela, bir milletin ortaya koyduğu kültürel kazanımlara bilim, sanat ve teknoloji sahasındaki terakkiyâtı da eklenince medeniyet halini almaktadır. Kültür kelimesi, bir
[Devamını Oku]
Medeniyet; insanlığın Âdem (as)’ın şahsında Allah (cc) tarafından ta’zim edilip yüceltilmesiyle başlayan imtihan sürecine karşılık, Âdem (as)’ın buna mukabil şükür ve minnettarlık ile karşılık vermesinin kurumsal veya örgütlü tezahürüdür. İnsan, ulu bir iradeyi fark edip
[Devamını Oku]
İşte ey iki hayatın ruhu hükmünde olan İslâmiyeti bırakan iki ayaklı mezar-ı müteharrik bedbahtlar! Gelen neslin kapısında durmayınız, mezar sizi bekliyor, çekiliniz! Ta ki hakikat-ı İslâmiyeyi hakkıyla kainât üzerinde temevvücsâz edecek (dalgalandıracak) olan nesl-i cedit
[Devamını Oku]
“Bigâne kalınan bu medeniyet kimin???” Bu bir soru, cevabı her zaman ve mekânda malum olan “Bigâne kalınan bu medeniyet kimin!!!” Bu bir soru değil, ziyadesiyle bu bir feryat, bu bir sitem, bu bir eyvah, bu
[Devamını Oku]
Avrupa medeniyetiyle Asr-ı Saadetteki medenileşmenin mukayesesi münderiçtir. Aynalar var, aynalar var. Maddi-Manevi. Bu ayinelerden birisi de içinde yaşanılan zamandır. Zaman saydamında teressüm eden fiil, tavır ve hal; zamanla bulunduğu kayıttan alınarak iftirak cihetiyle emsallerine kıyas
[Devamını Oku]
Başlıktaki “muhteşem yüzyıl” kelimeleriyle dikkat çekmek istediğim dizi değil, yakın zamanda açıklanan “Türkiye Yüzyılı” kavramına ışık tutacak bir dizi hadiseyi kısaca değerlendirmek ve bir fırsat olarak gördüğüm şu tarihi ve kaderi cümlenin altını ve olabilirliğini
[Devamını Oku]
Kitap bezeme (süsleme), geleneksel sanatlar arasından günümüze kadar ulaşan ve İslâm medeniyetinin ayrılmaz bir parçası sayılan sanatların en değerlilerinden biridir. Kitap bezeme sanatının en önemli ve en yaygın dallarından biri olan tezhip sanatı ise Kur’ân-ı
[Devamını Oku]
Avrupa medeniyetiyle Asr-ı Saadetteki medenileşmenin mukayesesi münderiçtir. Aynalar var, aynalar var. Maddi-Manevi. Bu ayinelerden birisi de içinde yaşanılan zamandır. Zaman saydamında teressüm eden fiil, tavır ve hal; zamanla bulunduğu kayıttan alınarak iftirak cihetiyle emsallerine kıyas
[Devamını Oku]
Üç ilâhi dinde de önemli bir yere sahip olan ve kutsal kabul edilen Kudüs şehrinde bulunan Mescid-i Aksa, biz Müslümanlarca mukaddes sayılan, Müslümanların ilk kıblesi olarak kabul edilen alandır. Yapı, Kudüs’ün doğusundaki Kadîm şehir bölgesindeki
[Devamını Oku]
Büyük bir ekiple uzun bir çalışmanın ardından tamamlanan çalışmalar, 7 Kasım- 7 Aralık 2023 tarihleri arasında “Yüzyıllık Emanet Kızılay Esir Mektupları Sergisi” ismiyle Ankara’daki Millet Kütüphanesi’nde ziyaretçilere açıldı. Vatan-millet savunmasında cephede savaşan askerlerimizin durumlarını ailelerine
[Devamını Oku]
Türk-İslâm medeniyetinin en zarif eserlerinden olan Sultan Ahmed Camii, 1603-1617 yılları arasında hüküm süren 14. Osmanlı Padişahı Sultan I. Ahmed tarafından İstanbul’daki tarihi yarımadada, Mimar Sinan’ın talebesi Mimarbaşı Sedefkâr Mehmet Ağa’ya 1609-1617 yılları arasında yaptırmıştır.
[Devamını Oku]
Bugün işgal felsefesinin zalim ve gaddar saldırılarıyla Gazze’de binlerce kardeşimiz şehid olmakta, hiçbir kanun ve kural tanımaksızın sözüm ona medeni dünyanın gözü önünde katliam yapılmaktadır. Buna mukabil sırf topraklarını müdafaa etmek için gayret eden Gazzeli
[Devamını Oku]
“Çocukların terbiyesini bana tevdi ediniz. Dünyayı değiştireyim.” LeipnitzBir süre “portreler” başlığı adı altında tarihe mâl olmuş yerli ya da yabancı önemli şahsiyetlerin görüşlerini, kişiliklerini sahip oldukları dünya görüşlerinden bağımsız olarak anlatmayı, böylece hakikat nereden ve
[Devamını Oku]
Cami, medrese (dârülhadis), tekke, türbe, hazîre, sıbyan mektebi, sebil, çarşı ve hamamdan oluşan külliye, 1573’te II. Selim’in damatlarından Kaptân-ı deryâ Piyâle Paşa tarafından Mimar Sinan’a gemi şeklinde inşa ettirilen; İstanbul’da yapılmış Anadolu’ya özgü çok kubbeli
[Devamını Oku]
İstanbul müstesna bir Türk İslam Medeniyeti şehridir. İstanbul müstesna bir Kelime-i Tevhidmedeniyeti şehridir. İstanbul müstesnabir İslam beldesidir. Hz. Peygamber’in teveccühüne, muhabbetine, müjdesine mazhar olmuş bu mazhariyetin bir tezahürü olarak İslam tarihi içerisinde ümmetin ekseriyeti nezdinde
[Devamını Oku]
“Yetişmez mi bu şehrin halkına bu nimet-i Bârî Habîb-i Ekrem’in yâri Ebâ Eyyûbe’l-EnsârSaadetli İstanbul şehr-i şehîrine şöyle bir ayak üstü misafir olalım.” der müellif hanım. Biz de deriz ki Olmaz! Hep öyle biz misafir olacak
[Devamını Oku]
İstanbul bir vefa şehridir. Bir yanda kendini mesken tutmuş olan sakinler, uhrevi neşenin hâkim olduğu kabristanlarda istirahatle haşri beklemektedir. Diğer yanda dünya misafirliğini kendi toprağı üstünde geçirenler, Peygamber muştusunun bereketiyle muhafaza altındadır. Bu eman, müslim-gayrimüslim
[Devamını Oku]
Sancakların alemlerindeki özel yere gümüş muhafaza içinde birer küçük Mushaf takılması âdetti. Bu minik Mushaflar Sancak Kur’ân-ı ya da Sancak Mushaf’ı olarak adlandırılmıştır. Sancak, devlet geleneğini temsil eden önemli figürdür. Osmanlı sancaklarının başlangıçta ak, kara,
[Devamını Oku]
Tuğra, Oğuz Türkçesi’nde “hakanın imzası ve buyruğu” anlamındaki “tuğruğ” sözcüğünden gelir. Tuğra, bir onay ve doğrulama işaretidir. Tuğra üzerinde bulunduğu belgenin padişaha ait olduğunu gösterir ve devleti temsil eder. Fermanların sonundaki "alâmet-i şerîfime itimat kılasız"
[Devamını Oku]
Batı medeniyetinin hedefi ve gayesi menfaattir. Bu uğurda her yol mubahtır. Mesela, petrol uğruna dünyayı kan gölüne çevirmek onlar için çok sıradan bir hadisedir. Kara altını ele geçirmek için yapılan kanlı tezgâhlar herkesin malumu: Petrol
[Devamını Oku]
Rahle, yekpâre masif tahtadan birbirinin içine geçme olarak yapılmış iki kanadı “X” harfini andırır bir şekil oluşturacak biçimde mafsallı, çapraz olarak açılıp kapanabilen ve üzerinde Kur’ân veya kitap okunan özel bir sıradır. Kur’ân veya kitap
[Devamını Oku]
Hafız demek Fars edebiyatı demektir. Bugün bile Tahran sokaklarında bir seyyar satıcıyı çevirseniz size Hafız’dan birkaç şiir mutlaka okur. Farsçanın kulağa hoş gelen tınısıyla insan başka bir alemin kapısını aralar. Özellikle “Gam Mehor” (Gam Yeme)
[Devamını Oku]
Dekoratif maksatla yapılan el sanatlarından olan kündekârî,Farsça bir kelime olup, genelde ince marangozluk kapsamına giren ahşap sanatı, özelde de dekoratif doğramacılık sanatı için kullanılmıştır. Üç boyutlu sanat olarak tabir edilen kündekârî, yüzlerce parçanın hiçbir bağ
[Devamını Oku]
Osmanlı kültüründe günlük yaşamı kolaylaştırmak için kullanılan hizmet taşlarının günümüze ulaşabilenleri çok az sayıdadır. Bu taşlar şimdiye kadar hak ettikleri ilgiyi pek görememiş, haklarında yapılan birkaç çalışma hariç bir literatür oluşturulmamıştır. Restore edilen cami, medrese
[Devamını Oku]
1299’da kurulan Devlet-i Aliyye’nin -ilk padişahı Osman’ın kalbinden büyüyen- çınarı 1900’lü yılların ilk çeyreğinde dehşetli darbelerle sarsılmaya, gövdeye kurtlar gireli epey olsa da öldürücü darbelerin sesleri bu zamanda duyulmaya başlamıştı.Devlet-i Aliyye’nin manevi kurucusu Şeyh Edebali’nin,
[Devamını Oku]