Gönderildiğimiz ve müsafir olarak kalıp bir süre sonra ahiret yurduna yola çıkacağımız dünyamızla olan ilişkimizde epey zamandır problemler var… Teknik ve teknolojinin gelişmesi ve insanın tabiata karşı kazandığı bu özgüvenle tabiata kafa tuttuğu, hatta adam yerine koymadığı, “ben ne dersem o” moduyla muhatap olduğu bir durumdan bahsediyoruz…Artık türkülerden sıyrılıp adiyata dönüşen dağları delme...[Devamını Oku]
Kayı aşiretinin beyi olan Ertuğrul Gazi, Karacahisar kuşatması sırasındaki başarısı ile Selçuklu Sultanı Alâeddin’i etkilemiştir. Bunun üzerine Sultan Alâeddin, Ertuğrul Gazi’ye kışlak olarak Bilecik ve Eskişehir arasında verimli bir dere yatağını içine alan Söğüt vadisini ve yaylak olarak da Domaniç dağlarını vermiştir. Kayı aşiretinin yerleşmiş olması, Osmanlıların tarih sahnesine çıktığı ilk dö...[Devamını Oku]
Bundan 10 yıl önce evimizin içini namahremden koruduğumuzda mahremiyetimiz ihlal edilmezdi. Maalesef günümüzde evimizin içi herkesin telefonunda, sadece evimizin içi de değil, eşimizle yakın anlarımız, yediğimiz, içtiğimiz, ev hali görüntülerimiz, her şeyimiz. Eskiden gündüz tül perdeyi, akşam olunca da güneşliği kapatır, evimizin dışarıdan görünmemesi için iğne ucu kadar açık alan kalmamasına öze...[Devamını Oku]
Çevreyi/kâinatı içindekilerle beraber yaratan Allah’tır. Onları belirli bir düzende ve devam edebilirlik içerisinde tutan da O’dur. Yani çevrenin düzenli çalışabilmesi, bozguna uğramaması, Allah’ın koyduğu fıtri kanunlara uymaktan geçmektedir. Allah’ın her şeyin yaratıcısı olarak bilinmesi, kabul edilmesi ve ona göre de hareket edilmesi önemlidir. Ki çevrede zaten var olan düzenin devamından bahse...[Devamını Oku]
Vakıf; her şeyi devletten beklemeyen,almadan veren, karşılıksız yardım eden,önce insan diyen, yaratılanı yaratandan ötürü seven diğergâm insanların bu dünyaya öğrettiğimuhteşem bir sistem…
Neyi kazandık ki, elimizdekilerle beraber kolayca harcayabiliyoruz kalan zamanı…Her yolculuğa hazırlanmak için zaman vardır da tek bir yolculuk geldiğinde hazırlanmaya bile vakit vermezler. O vakte dek ne kazandıysan onunla başlar o yolculuk. Ne biriktirdiysek dünyaya dair, kapıya kadar müsaade verirler.Bir şehir sadece gezilecek görülecek yerleriyle mi bilinir? Hangi gezdiğimiz şehirde, kabristan...[Devamını Oku]
(Köye Göçmenin Yaşanan Hikayesi) Elhamdülillah, hayallerimizi yaşıyoruz. Yumurta ihtiyacımızı kümesimizden, süt ihtiyacımızı ahırımızdan, sebze ihtiyacımızı bahçemizden, meyve ihtiyacımızı dallarımızdan karşılıyoruz. Üretiyoruz, ürettiğimiz ile geçiniyoruz. Sabah namazının ardından; tesbihatımı yapıp, güneşin doğmasını bekliyordum. Ayaklarımın üşümeye başladığını hissettim. Üşümesi normaldi. 1...[Devamını Oku]
Muhterem Hocam,Son mektubunuz beni çok mesrur etti. “İbrahim’ciğim, seninle gül kokulu, gül renkli bir seyahatteyiz.” demişsin. Bilmenizi istiyorum ki bir talebenin gönlüne sürur ve neşe veren en latif hisler, hocasıyla gönül ikliminde bir ve beraber yaptığı seyahatlerde yaşanır. Bazen bir gülümseme bazen meraklı bir sualle mektepte başlayan seyahatimizde vakit ilerledikçe zaman ve mekânın da b...[Devamını Oku]
Farz olan namaz, Rabbimize karşışükrümüzün en mükemmel cisimleşmiş, somutlaşmış şeklidir. Öyleyse haydi biz namazı kılalım, namaz da bizi insan kılsın!
İnsan, hayatın murâdını bilmeli ve bulmalıdır. Bu keşif, hayatın doğasındaki ihtişamlı mana ile paralel ve uyumlu olmak durumundadır. Aksi takdirde, bir firmanın ürettiği gayet güzel ve mükemmel bir ulaşım aracı olan otobüsün içinde tavuk besleyerek yumurta ve piliç ticareti yapan insanın, benim otobüsüm değil mi, istediğimi yaparım savunması beşeriyetin vicdanı önüne trajikomik bir tablodan fazla...[Devamını Oku]
Cebrail Aleyhisselam, meleklerin en üstünü, en büyüğü ve Allah’a en yakın olanıdır. Onun için kendisine meleklerin efendisi anlamında “Seyyidü’l-Melâike” denmiştir. Vahyi getirmekle görevlidir. Kuran-ı Kerim’de Cebrail (as)’e güvenilir anlamına gelen “Ruhu’l-emîn” denilmiştir.Cebrail Aleyhisselam’ın Diğer İsimleriCebrail Aleyhisselam Kur’ân-ı Kerîm’de, “Cibril, Rûhulkudüs, Rûhulemîn, Rûh v...[Devamını Oku]
Resûl-i Ekrem (s.a.s.)’ın defnedilmesinden sonra, bir bedevi geldi. Kendisini Allah Resûlü (s.a.s.)’ın kabrinin üzerine attı, öyle ki üstü başı toz toprak oldu. Ve dedi ki: “Yâ Resûlallah! Sen söyledin, biz de işittik! Ve iman ettik ki: “Eğer gerçekten onlar nefislerine zulmettikleri zaman, sana gelip de Allah’tan mağfiret isteselerdi ve peygamber de onlar için bağışlanma dileseydi, şübhesiz Al...[Devamını Oku]