Hz. Peygamber (sav)’in bizzat belirttiği bazı kaideler bilinmektedir. Mesela, Hz Muâviye (ra)’a hitaben şöyle diyor: “Ey Muâviye, divitine lika koy, kalemini eğri kes, bâ’yı uzat, sin’i fark ettir, mim’i köreltme, Lafzatullahı güzel yaz, er-Rahmân’ı uzat, er-Rahîm’i güzel yaz, kalemini sol kulağına koy ki, kolay hatırlayıp alasın.”
Kur’ân mucizedir ve Allah kelâmıdır. Kur’ân’ın edebî yönü yani belâgati onun mucize oluşunun en bâriz cihetidir.
Geçen yazımızda ?sâ (as)’ın vazifesini “Gerçeğin Ruhu” diye tarif ettiği, yani bir hakîkî ve sâlih bir Peygambere bıraktığını ifade etmiştik. “Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince sizi her gerçeğe yöneltecek.” (Yuhanna, 16:13) Burada geçen “Ruh”un peygamberle eşanlamlı kullanıldığını, yine Yuhanna’nın mektubundan (1.mektup/Yuhanna, 4:1) nakletmiştik. Dolayısıyla “Gerçeğin Ruhu”, gerçek peygambe...[Devamını Oku]
Geçtiğimiz Ramazan bayramında UNESCO tarafından dünya kültür mirası kabul edilen Eski Halep, verimli toprakları ile Humus, Antik Palmira, birçok kültüre ev sahipliği yapmış ?am şehri ve bir sahil şehri olan Lazkiye’yi kapsayan bir geziye katıldık. Bu gezi bizim için bir bakıma tanıma gezisi oldu. 21 Ekim 2006 saat 06:00’da Antakya Cilvegözü sınır kapısından hareket ettik. Bayram öncesi fazla yoğun...[Devamını Oku]
Ebrû, renk cümbüşü ve hazırlanış tekniği açısından çekici olduğu kadar, klâsik kitap san’atlarımız içinde semeresi en kısa zamanda elde edilen bir san’attır. Bu sanatın menşei hakkında kesin bir hüküm vermek çok zordur.
Bir gün yanımıza Almanya’da yüksek tahsil yapan Fransız bir genç geldi. Sohbet esnâsında aramızda şöyle bir konuşma geçti. Dedi ki: Akıl ve bilim dinden hep uzak tutulmalı, yoksa akıl ve bilim kişiyi îmandan çıkarır. Çünkü akıl hep soru üretir, bilim her şeye şüpheyle yaklaşmayı gerektirir. Soru ve şüphe de insanı îmandan çıkarır.
Hat san’atı, İslâm medeniyeti çerçevesinde Arap yazısına bağlı olarak doğmuş ve gelişmiş güzel san’atlardan biridir. Arap yazısı İslâm’ın zuhuru ile sür’atli bir inkişâf devresine girmiş ve hicreti ta’kîb eden iki asır içerisinde bir taraftan bağlı bulunduğu Arap dilini ifâde edebilen bir yazı sistemi, diğer taraftan hâlâ canlılığını muhafaza eden bir san’at şubesinin ana unsuru olmuştur.
LİSAN VE KÜLTÜR NİÇİN ÖNEMLİDİR? Lisan da insanlar ve diğer canlılar gibi hayattadır. Zaman içerisinde yeni bir kısım kelimeler doğar, bir kısmı ise ölür. Her bir kelime ise, içerisinde yetiştiği toplumun değer yargılarını ve birikimlerini deruhte etmiştir. Hususen, zevk-i selim sahibi atalarımız, bir mesele ile alakalı kelimeleri seçerken, “efradını câmi, ağyârına mâni” bir şekilde hareket etmesi...[Devamını Oku]
Bütün dünyaya hitap eden bir kültür oluşturmak kolay bir iş değildir, zordur. Fakat imkânsız da değildir. Bizler 400 çadırdan 20 milyon kilometrekarelik bir cihan devleti çıkarmış ecdadın torunlarıyız. Ecdadımız pek çok zorluğun üstesinden gelmiş, yüzyıllarca dünya milletlerini yönlendirmişlerdi. Bu gün onların torunları olarak yeni bir kültür oluşturarak insanlık alemine öncülük yapabiliriz.
Cenâb-ı Hakk manevî kemâlât gibi maddeten terakkîyi de en evvel peygamberler vasıtası ile insanlığa hediye etmiştir. Mesela, insanoğlu gemiyi Hz. Nuh (as)’dan, saati Hz. Yusuf (as)’dan, terziliği Hz. İdris (as)’dan ve demiri yumuşatıp tel ve benzeri şekillerde kullanmayı Hz. Davut (as)’dan öğrenmiştir. Onun için her san’atın peygamberlerden birer pîri vardır: Gemicilerin Hz. Nuh (as), terzilerin H...[Devamını Oku]
Günümüzde sahâbeleri örnek alan ve bütün dünya milletlerine örnek olan, Kur’ân ve sünnete göre şekillenmiş ideal bir İslâm toplumu yoktur. İslâm hukukunu tatbik etmeye çalışan ve İslâmî eğitim yapan bazı toplumlar/milletler varsa da, onları da bütün yönleriyle dünya milletlerine, ‘İslâm’ın örnek toplumu’ olarak göstermemize engel pek çok unsur var.
MAZHAR-I İSM-İ CELÂL OLMASA AYÂ LÂLEBULAMAZDI BU KADAR RÜTBE-İ VÂLÂ LÂLE Orta Asya’dan çıktığı uzun yolculuğunda Türklerle birlikte geniş coğrafyayı aşıp Anadolu’ya gelen Lâle; Türklerin, dolayısıyla İslam’ın kutsal çiçeği olmuştur. Ebced hesabı ile “Allah”, “Hilâl” ve “Lâle” kelimelerinin 66 sayısına tekabül etmesi enteresan tevafuktan öteye, tasavvufi anlamda da bu nadide çiçeğe kutsal mânalar y...[Devamını Oku]