AY?E TİLBEÇ Hüzün sanki çok garip bir şey gibi hayatınızın orta yerine düştüğünde deyin ki kendinize; “Kim söyledi sana, yaşamanın kolay bir şey olduğunu?” Bakara Suresi 155. ayet-i kerimede Rabbimiz buyuruyor; “Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. (Ey Resulüm!) O hâlde sabredenleri (Cennetle) müjdele!”
AY?E TİLBEÇ Hanelerine günah işlenmemiş, henüz kalpleri siyah noktalarla kararmamış masum çocuklar… Kalpleri duru, akılları şüphe ve nifakla bozulmamış. Belki de ondan bir çırpıda tanıyorlar bir mübareği. Mübarek, mahallede göründü mü bir telaş sarıyor onları. Koşarak gidiyorlar yanına, ellerinden öpmek için birbirleriyle yarışıyorlar.
AY?E TİLBEÇ Talebelerinin anlattığına göre Üstad, bir çay kaşığını 19 yıl kullanmıştır. 70 yamalı hatta yüz yamalı bir şeyi senelerce giymiştir. Diyebiliriz ki Üstad, zarureti nisbetinde eşyaya sahip olma gayreti içindeydi.
AY?E TİLBEÇ Ölüm bir kâbus olmaktan ziyade; yeni bir yolculuk, eski dost ve ahbablarına kavuşma vesilesi, dünya sıkıntılarından azat olma, geçici dünya hayatından kalıcı aslî vatana dönüş ve imtihan karşılığı alacağı ücret mahallidir.
AY?E TİLBEÇ “Bu lafı bana söylemesinin asıl sebebi şu.” “Aslında o gün bana davranışının altında şu gerçek yatıyor.” “?öyle dedi ama aslında şunu demek istemişti.” Çok biliyoruz!
AY?E TİLBEÇ Erbilli Esad Efendi ile Bediüzzaman Hazretleri arasında geçen, Sami Efendi tarafından nakledilen bir hatıra şöyledir: “Bendeniz Kelâmî dergâhında hizmet ederken, Bediüzzaman Hazretleri başında poşusu, belinde silâhıyla, efevâri bir kıyafetle ziyarete gelirdi.
AY?E TİLBEÇ Yer: Barla. Mevsim: Bahar. Eğirdir Gölü’ne doğru uzanan yamaçların bağ ve bahçelerinde ağaçlar çiçek açmış. Üstad Bediüzzaman Said Nursi ve talebeleri yeryüzü var oldu olalı tekrarlanan sahneyi seyrediyorlar.
AY?E TİLBEÇ Zariyat 56. Âyet-i Kerime: “(Ben) cinleri ve insanları, ancak Bana ibâdet etsinler diye yarattım!” Allah’a kulluk etmenin adıdır ibadet… “Kâinatın ve dolayısıyla insanların hılkatindeki hikmet ve gaye” der Üstadımız ibadet için. Ve o, asrın müceddidi, âlimi olmasının yanında, kulluğun nişanesi olan ibadete de hayatıyla örnek oluyor.
Al-i İmran – 31. Ayet-i Kerime : (Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız, o hâlde bana tâbi’ olun ki, Allah (da) sizi sevsin ve günahlarınızı size bağışlasın!” Çünkü Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
Tek derdimiz imana hizmet olduğunda Üstad Bediüzzaman Said Nursi gibi şöyle diyeceğiz; “Hey efendiler! Ben imanın cereyanındayım. Karşımda imansızlık cereyanı var. Başka cereyanlarla alâkam yok“ [Mektûbat]
İsmi hakkında muhtelif rivayetler olan Ümmü Hani’ye oğlu Hani’den dolayı bu ad verilmişti. Asıl ismi kuvvetli rivayetlere göre Fahite idi. Mekke’nin ileri gelen müşriklerinden Hübeyre İbni Amr ile evlenmiş; Amr, Hani, Yusuf ve Ca’de adında dört çocuğu olmuştu.
Kaderine Hz. Yusuf’dan pay alan binlerce köleden yalnızca biriydi O da. Hürriyet onu terkedeli yıllar olmuştu. Belki de alışmıştı artık. Oradan oraya savrulmaya, onun bunun kölesi olmaya…